Çerkezköy Cumhuriyet Meydanında toplanan çok sayıda eğitimci, attıkları sloganlar ve yaptıkları basın açıklamasıyla tepkilerini ortaya koydular. 

İlk Basın açıklamasını Eğitim Sen Çerkezköy Şube Başkanı Umut Burak Altınok gerçekleştirdi. Sözlerine, “Artık yeter. Can korkusuyla çalışmak istemiyoruz. Can güvenliğimiz sağlansın, gerekli tedbirler alınsın. Milli Eğitim Bakanlığı ve siyasi iktidarın eğitim emekçilerine yönelik söylem ve yaklaşımları ile Öğretmenlik Meslek Kanunu üzerinden emeğimizin değersizleştirildiği, mesleğimizin İtibarsızlaştırdığı koşullarda, savaşlarda bile hedef alınmayan eğitim emekçileri okullarda şiddetin hedefi olmaya devam etmektedir.” İfadeleriyle başlayan Altınok konuşmasını şu şekilde sürdürdü:

BU ÜLKEDE OKULDA ÖĞRETMEN ÖLDÜRÜLDÜ

Çerkezköy’de üreticiye sebze fidesi dağıtıldı Çerkezköy’de üreticiye sebze fidesi dağıtıldı

Önceki gün ömrünün büyük bölümünü eğitime ve öğrencilerine adamış olan bir meslektaşımızı hayattan ve öğrencilerinden koparan ne basit bir öfke krizi ne failin öğrenci oluşu ne de failin uyruğu ile ilgilidir. Bugüne kadar eğitimden sorumlu olanların yaptıkları açıklamalarda eğitimde yaşanan olumsuzlukların sorumlusu olarak öğretmenleri göstermesi, CİMER uygulamasının bizlere karşı bir sopaya dönüştürülmesi, MEB'in eğitimde yaşanan sorunlara çözüm üretmek yerine öğretmenleri ve idarecileri veli/öğrenci karşısında tek muhatap olarak bırakması, bugün yaşananlara zemin oluşturmuştur. Bu ülkede okulda öğretmen öldürüldü! Söz bitti! Şiddetin, cinayetin tek bir faili olmadığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Cinayetin arkasındaki zihniyet, bizleri ötekileştiren, her fırsatta tehdit ederek hedef haline getiren, mesleğimizin itibarını ayaklar altına alanlardır. "Bir toplumun uygarlık düzeyi, öğretmene verdiği değerle ölçülür." Öğretmenler, toplumun temel taşlarını döşeyen, gelecek nesilleri yetiştiren ve aydınlık bir geleceğe rehberlik eden mimarlardır. Öğretmene yapılan her saldırı, tüm topluma ve ülkenin geleceğine yapılmış bir saldırıdır. Unutmayalım ki, eğitimsiz bir toplum, karanlığa mahkumdur.

“OKULLARIMIZDAKİ GÜVENLİK AÇIĞININ FATURASINI CANIMIZLA MI ÖDEYECEĞİZ?”

Buradan Milli Eğitim Bakanı'na soruyoruz; Okulda şiddeti önlemek için daha kaç eğitim emekçisinin can vermesi gerekiyor? İktidarın ve MEB'in plansızlığı nedeniyle okullarımız güvenlik açısından ciddi risk altındadır. Okullarımızdaki güvenlik açığının faturasını canımızla mı ödeyeceğiz? Buradan bir kez daha altını çiziyoruz. Her suç gibi bu suçun da azmettiricileri olduğunu biliyor ve onları çok iyi tanıyoruz. Daha önce defalarca yaşadığımız cinayetler gibi bu son bu cinayetin de azmettiricileri; öğretmenler çalışmıyor gibi yanlış bir algıyı toplumda yaymaya çalışanlardır. Bizleri bugün okullarımızda açık hedef haline getirenler; liyakatsiz şekilde atandıkları koltukları bir hükümdarlık alanı gibi kullananlar, her fırsatta bizleri aşağılamaya çalışan mülki amirlerdir. Öğretmenliğin aynı zamanda bir uzmanlık mesleği olduğunu görmezden gelenlerdir. Okullarda şiddeti körükleyenler; eğitime dair eleştiri ve önerilerimize yıllardır kulak tıkamakta ısrar edenlerdir. Bizleri hedef haline getirenler; her fırsatta emeğimizi küçümseyenler, mesleğimizi itibarsızlaştıranlardır.

“BİR AN ÖNCE EĞİTİMDE ŞİDDET YASASI ÇIKARILMALIDIR”

Bugün eğitim emekçilerinin canlarından endişe ederek okula gidiyor olması işte bunların eseridir. Bunun için atılması gereken ilk adım bu zihniyetin kökten değişmesidir. Okullardaki şiddetin arkasındaki nedenler ortaya çıkarılmalı, eğitim emekçilerinin can güvenliği sağlanmalıdır. Okulda şiddetin son bulması için MEB'i acilen harekete geçmeye ve önlem almaya çağırıyoruz. Okullarda yaşanan şiddet olaylarındaki korkutucu tırmanışı engellemek için bir an önce eğitimde şiddet yasası çıkarılmalıdır. Eğitim kurumlarının tümünde, şiddetle mücadele etmek için alınması gereken somut önlemleri, ne yapılacağını ve nasıl önleneceğini gösteren bir eylem planı hazırlanmalıdır. Failler toplumun vicdanını rahatlatacak ve yeni olaylar açısından caydırıcı olacak şekilde cezalandırılmalıdır. Özel ya da devlet okulu fark etmeksizin, derhal tüm okulların güvenliği sağlanmalıdır. Ahlak bekçiliğine soyunan RTÜK'ün toplumsal şiddeti başlıca gündemi haline getirip, mafya ve suç temalı TV yapımlarını denetlemesi sağlanmalıdır. İçine bin bir tane gereksiz ve hatta zararlı içeriklerle doldurulan müfredat yerine şiddetin çağdışı ve yanlış olduğunu öğreten, toplumsal yaşam dersleri içeren öğretim programları hazırlanmalıdır. Kendimizin ve öğrencilerimizin canından endişe ederek okula gitmek istemiyor, can güvenliğimizin olmadığı bir eğitim sistemini kabul etmiyoruz.”

Eğitimciler Eylem2

“EĞİTİM ÇALIŞANLARINA YAPILAN ŞİDDETE DİKKAT ÇEKEREK BEYAZ ÇELİK YELEK Mİ DAĞITALIM?”

Altınok’un ardından Hürriyetçi Eğitim Sen Tekirdağ İl Temsilciliği Başkanı Tuğrul Selimoğlu bir açıklama gerçekleştirdi.

Selimoğlu açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

“Sendikalar, eğitim çalışılanları şiddete maruz kaldığında, ziyaret eder, basın açıklaması yapar, kınar, lanetler, avukatlık desteği verir. Suçluların cezalandırılması için çaba sarf eder. Kamuoyunun dikkatini, şiddet olaylarına çekmek için miting ve iş bırakma eylemi yapar. Önleyici tedbirler alması gereken milli eğitim bakanlığı ve bakan, ancak görmeyen Yusuf Tekin’in görevi ise. Yasal düzenlemeler yapmaktır. Çalışma koşullarını düzeltmektir. Eğitim çalışanlarına şiddet, bugünün meselesi değildir. Eğitim öğretimin başladığı okulların açıldığı ilk günden itibaren bir meslektaşımızın ölmesini mi bekliyorsunuz diye haykırıyoruz. Siz öğretmenlere beyaz önlük dağıtırken, bizde eğitim çalışanlarına yapılan şiddete dikkat çekerek beyaz çelik yelek mi dağıtalım? Diyerek sesleniyoruz. Sizin göreviniz bakanlıkta toplantı yapıp, sendika başkanları ile kameralar karşına geçip şiddeti kınamak mı ? Bu ülkede makam sahipleri işini yapsa, bugün yüzbinlerce eğitim çalışanı iş bırakma eylemi yapmak zorunda kalmazdı. “Şiddete karşı düzenleme yapacağız, az kaldı, kısa süre sonra” diyerek uzatıp durdunuz. Yaşadığımız Acılarda sizin hiç mi suçunuz yok? Kameralar karşına çıkıp müfredatı dayattık, mülakatı dayattık, şiddeti engellemek için çalışma yapmadık, öğretmenlik meslek kanunu için düzenleme yapmadık, atama bekleyen öğretmenleri 20 bin kadro açıklayarak hüsrana uğrattık, ÇEDES’le okulları cemaatlere ve tarikatlara teslim ettik yanlış yaptık. Özür diliyorum ve istifa ediyorum demek gerekirken, kınıyorum, kınadım, kınadık diyorsunuz. Bizde Çerkezköy meydanından sizi ve sizin iş bilmez tutumunuzu kınıyoruz. İlk şehit öğretmen Şenol Akar’dan, Ankara meydanında katledilen, üyesi olduğu sendika tarafından cenazesine dahi gidilmeyen Sinan Ateş’ten, makamında katledilen meslek büyüğümüz İbrahim Oktugan’a kadar, tüm şehitlerimizin önünde Saygı ile eğiliyoruz.”

Eğitimciler Eylem

Eğitimciler Eylem 3

Muhabir: Burak Dalkıran