Yapı Denetim Kuruluşları Birliği Derneği Tekirdağ Şube Başkanı İnşaat Mühendisi Yener Atbaşı, 17 Ağustos depremi yıldönümü münasebetiyle basın açıklaması yaptı. Atbaşı, açıklamasında şu ifadelere yer verdi: Ülkemizde en büyük depremlerden biri olarak kayıtlara geçen Gölcük depreminin üzerinden 23 yıl geçti. 17 Ağustos günü yaşanılan deprem, can ve mal kayıpları ile hala hafızalarımızda yer etmektedir. Yaklaşık 18 bin kişinin hayatına mal olmuş, ekonomik olarak da ülkemizi geriye götürmüştür. Artık hepimiz biliyoruz, ülkemiz dünyanın en etkin ve yıkıcı deprem kuşaklarından birinin üzerinde bulunmaktadır. Geçmişte birçok yıkıcı deprem olduğu gibi, gelecekte de sık sık oluşacak depremlerle büyük can ve mal kaybına uğrayabileceğimiz bir gerçektir. Ancak bu durumu daha aza indirebileceğimiz de bilinmelidir.

YAPI DENETİMİ KAÇINILMAZ OLMUŞTUR

17 Ağustos depremi, ülkemizin depreme bakış açısının değişmesinde bir milat olarak kabul edilmektedir. Anlaşıldı ki depremden çok binalar öldürür. Bunu yakın zamanda gerçekleşen Van ve İzmir depremlerinde de şu perspektiften gördük ki; yapılaşmadaki nizam ve metot bir etkendir ve sonucu çok değiştirmektedir. Ülkemizin yakın tarihinde yaşanan depremlerin ardından ortaya çıkan tablolar bize göstermektedir ki büyük oranda inşa sürecinde yaşanan olumsuzluklar ve hatalardan kaynaklı yapılar hasar görmektedir. Bu hata ve olumsuzlukları nasıl en aza indirebilirdik? Tabi ki denetleme mekanizmamızı en iyi şekilde kurarak ve çalıştırarak. Bunun ilk adımı 2000 yılında 595 sayılı KHK ile atılmıştır. 595 sayılı kanun hükmünde kararname çok aceleye getirildiği ve sorunları çözme konusunda yetersiz olduğu için yargı tarafından iptal edilmiş ve yeni bir düzenlemeye ihtiyaç duyulmuştur. Bunun üzerine 2001 yılında 4708 sayılı kanun ile 19 il pilot seçilerek şuan ki yapı denetim sisteminin ilk adımı atılmıştır. Devamında 2011 yılından itibaren de tüm illerde aynı uygulamaya geçilmiştir. Bilindiği gibi en son 2019 yılında e dağıtım sistemi yürürlüğe girmiş ve yapı denetim sistemi tam anlamıyla olgunluk seviyesine çıkarılmıştır. Bununla birlikte çipli beton uygulaması da sistemimize çok şey katmıştır. Betonlar ilgili denetim mühendislerinin gözetiminde alınıp beton numunelerine konulan çiplerle şeffaf ortamlarda numuneler teste tabi tutularak en net sonucu gözler önüne koymaktadır. Ancak olabilecek depremlere karşın aldığımız tedbirlerin yeterli olmadığı da bir gerçektir. Yapı stoğumuz halen daha kabul edilebilir güvenlikte değildir. Daha çok kentsel dönüşüme ve mevcut yapılarımızdan bu işe uygun olanlarını güçlendirmeye ihtiyacımız vardır. Depreme hazırlık konusunda 23 yıl öncesinden daha iyi durumdayız diyebiliriz. Bu durum tabi ki yeni tekniklerle ve denetleme mekanizmasının işlediği döneme denk gelen yapılar için söylenebilmektedir. Geçtiğimiz yıllar içinde "İmar Barışı" adı altında iskanlandırılan yapılar derhal denetlenmeli, kaçak yapılar hiçbir biçimde affedilmemelidir. Bir yapıya iskan verilmesi demek, o yapının kusursuz olduğu ve güvenle yaşanılabilir bir barınağa dönüşmüş olması demektir. Çoğu yapı denetim hizmeti almamış bu yapıların güvenilir olup olmadığını tartışmak bile gereksizdir.

MÜTEAHHİTLİK YETERLİLİĞİ YERİNDE BİR UYGULAMA OLMUŞTUR

Depremlerden çıkardığımız sonuçlar bize düzenli yapılaşmanın can ve mal güvenliği açısından ne kadar önemli olduğunu göstermiştir. Yakın zamanda çıkarılan müteahhitlik yasası ile bu sektörün belli bir nizama tabi tutulması olumlu bir adım olmuştur. Müteahhitlerin sınıflara ayrıldığı düzenlemede yeterli ekonomik şartlar ve yeterli iş deneyimlerine göre sınıfına uygun kriterlerdeki yapım işlerini üstlenebilmektedirler. Böylece artık her önüne gelenin yapılaşmaya katkı koyması engellenmiştir.

HER ŞANTİYEYE BİR ŞANTİYE ŞEFİ GEREKLİDİR

Yapılan tüm düzenlemeler şüphesiz bugün artık deprem ile mücadelede önemli kazanımlar sunmuştur. Ancak biz mühendis ve mimarların güvenilir yapılaşmada daha çok katkı koyması gerekmektedir. Bu da ancak daha etkin ve şeffaf düzenlemelerle mümkün görünmektedir. Bu konuda maalesef henüz daha aşamadığımız konulardan biri de yapı üretim sürecinde kilit rol oynayan şantiye şefliği konusudur. Bu konu en çok ihmal edilen, önemsizleştirilen ve yalnızca bir imzaya indirgenen görevlerin başında gelmektedir. Şantiye şefliği gibi önemli bir görevin konumlandırıldığı yer bu olmamalıdır. Şantiye şefi, yapım esnasında devamlı şantiyede bulunarak ruhsat projelerine uygun imalat yapılması noktasında yapı müteahhidine karşı sorumluluğu bulunmaktadır. Bu itibarla her şantiyede bir şantiye şefinin devamlı surette işinin başında bulunacağı köklü düzenlemeler şarttır.

BETON SANTRALLERİNE DAHA ETKİN BİR DÜZENLEME ŞARTTIR

17 Ağustos depremini o tarihlerde o bölgede yaşamış biri olarak daha yakından izleme fırsatım olmuştur. Beton yığınına dönen sokaklar, yapıda kullanılan malzemelerin ne kadar yetersiz olduğunu gözler önüne sermiştir. Yapılan testler neticesinde C6 ya kadar düşen dayanımlarda beton kullanıldığı görülmüştür. Bugün artık deprem bölgelerinde C25 beton sınıfından daha düşük bir sınıf kullanılmadığı düşünülecek olursa yıkılan veya hasar gören binaların ne kadar güvensiz olduğu sonucu çıkarılabilinmektedir. Hazır beton uygulamasının yaygınlaşmadığı koşullardan, hazır beton olmadan yapılaşmanın olamayacağı bir döneme geldik. Artık beton numunelerine çip konulup yapılan testlerle sonuçlar daha şeffaf bir şekilde okunmaktadır. Bu durum yapıda kullanılan en önemli malzeme olan betonun kalitesini, yıllar öncesinden daha güvenli seviyelere taşımıştır. Ancak yinede beton santralleri yapı denetim sistemine daha etkin bir şekilde adapte edilmeli ve daha şeffaf hale getirilmelidir. Sonuç olarak ülkemizin önemli derecelerde deprem kuşaklarının üzerinde bulunması bizleri daha etkin tedbirler almaya itmelidir. Vatandaşlarımız deprem gerçeği konusunda sürekli bilinçlendirilmelidir. Bu noktada toplum içinde bu görevi üstlenen biz denetimciler, üzerimize düşen bu görevi en etkin şekilde yerine getirmeye çalışacağımızdan şüphe duyulmamalıdır. Bu vesileyle yaşanan depremlerde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza yüce Allah tan rahmet diliyor, sağlıklı güvenli yarınlar temenni ediyoruz.

Editör: TE Bilisim