Güven; birine herhangi bir korku, kaygı, çekinme, şüphe ve tereddüt duymadan inanma ve bağlanma duygusudur. Güven, kelimenin tam anlamıyla birine ya da bir şeye itimat etme fikrine gönderme yapar. Güven, iman, sadakat, sırdaşlık, itibar ve inanç arasındaki sıkı bağlantıları ifade eder. Güven genellikle bir kişinin dürüstlüğüne olan inancımız olarak da tanımlanır. İnsanlarda güven duygusu doğumdan itibaren başlar ve yaşamıyla birlikte bu büyür.
İnsan hayatında ne yaşarsa yaşasın güvenme duygusunu hep var etmek ister. Ne olursa olsun güvenmek ister. Ailesine, arkadaşlarına, dostlarına, birlikte hayatı paylaştığı insana… Ama biliyoruz ki her zaman güvenmenin karşılığını almak mümkün değil. Çünkü bu “güvenen kişiyi bir tür savunmasızlık ve bağımlılık durumuna sokma” kalıbını oluşturur. Ama bu, güvenin mutlak ve kör biçimde, karşımızdakilerin her durumda güvenilir ve güvenilmeyi hak eder nitelikte olması gerektiğini düşünmek demek değildir. Elbette ki özgüvenli olmak, kendine güvenmek, bağ oluşturmayı mümkün kılar. Düşündüklerimiz ya da planladıklarımız bazen yaşamak istediğimiz durumun aksini yaşatabilir bize. Halbuki Çok basit yerlerde, çok basit ayrıntılarda bulmak istiyorduk biz bu güveni, arayıp kolay bulmak için her şeye güvenmek istiyorduk değil mi? Çünkü bu bize insan olduğumuzu hatırlatıyor. Evet o Güveni kaybettiğimiz de de bir yıkım yaşarız. E haliyle manevi olarak çökertir bu durum. Karşımızdaki insana kendimizden daha çok güveniriz. Güveniriz ama ansızın bir açığını, bize yanlışını görünce buz keser bütün benliğimiz, kafamızdaki her şey dağılır gider. Bizim başka bir kişi, kişiler, kurumlar, olaylar ya da durumlar karşısında kendimizi fizyolojik ve psikolojik bir zarar görmeyeceğine dair güvendiğimiz duygulara ihtiyacımız var. Güven de aslında bunların toplamıdır. Bu duyguyu yaşayan insanın söylem, eylem, tutum ve davranışları güvenin göstergesidir. Belirsizlik ve bilinmezlik de güvensizlik ortamını besler ve büyütür. Güven!, güven!, güven!; nedir bu güveni bitiren peki? ailede, iş hayatında ve sosyal yaşamda bunu tüketen en önemli unsurlardan bir tanesi yalandır. ‘‘Bazı insanları her zaman kandırabilirsiniz, herkesi bazen kandırabilirsiniz, ama herkesi her zaman kandıramazsınız.’’ der Abraham Lincoln. Bunun için yalan, dolan, hile üzerine kurulmuş ve kurgulanmış bir yaşam insanı huzur ve güven ortamından uzaklaştırır. Yani güvenin baş düşmanı yalan…
İnsanoğlunun her daim güvenmek istemesinin sebebi bir şeylerin eksik kalacağından korktuğu için ya da tek başına kalmak istemediğindendir bana göre ve defalarca güvenir bu yüzden. Asıl sıkıntı da ne kadar güvendiğindedir aslında. Sonsuz güven her daim sorun yaratacaktır, kişi kendine bile bu denli güven duymamalıdır ki bir şeyler ters gitmeye başladığında yıkımlar büyük olur, toparlayamaz. Bir insana güvenmek ona teslim olmak gibi bir şey aslında. Kendin gibi sanıp üzülmeyeceğini, güvenmen gerektiğini düşünürsün, sırtını yaslarsın… Eyvah bunu sakın yapma! Kimine göre yanlış olabilir ama öyle bir güvenirsin ki sanki sana asla yanlışı olmayacak gibi hissettirir duyguların. Maalesef mantık işini çoktan geçmiştir bu duygu, artık o anda aklınla değil kalbinin hisleriyle sürdürürsün yaşadıklarını. Güvenmek sevmekten daha önde gelir derler. İlk önce güvenle başlarsın her şeye sonrası zaten çorap söküğü gibi dizilir arkasından ama güveni oturtamazsan arkadan gelenlerin hiçbir kıymeti yoktur. Ve dağılmaya mahkumdur. Olduğu yerde bırak kalsın ve usulca kenara çekil izle. Kendini güvensizliğe de çok güvenmemeye de alıştırma sakın. Gün gelir güvenmediğin insan seni şaşırtır, mutlu eder. Güvenip arkasına sığındığında yerle bir eder.
"Kimseye, sana ihanet etmesine izin verecek kadar güvenme." Charles Bukowski ne güzel demiş değil mi? Bunun için başkalarına inanmanın, güvenmenin, onlara bağımlı olma riski taşıdığını hiçbir zaman unutma. İşte tam da bu nedenle güven hiçbir zaman pasif değildir ve tehlikelidir. Çünkü güven olmadan insan ilişkilerinin; iş ilişkisinden arkadaşlık ve hatta aşk ilişkisine kadar varlığını bile düşünmek güçtür. Güven olmadan gelecek planları ve zaman içinde şekillenecek proje planları yapılamaz. Diğer taraftan güven tehlikelidir, çünkü itimat ettiğimiz insanın beklentilerimizi karşılayamaması ya da daha kötüsü, güvenimizi boşa çıkarması riskini beraberinde getirir. Çünkü birine güvendiğimizde o kişiye inanırız. Aslında bu inanç bir yıkıma dönüşebilir ki genelde de öyle oluyor. Bunu, nedenini bilmeden ya da en azından tam açıklayamadan yaparız üstelik. Peki, bu kendini boşluğa bırakmak değil midir? Güvenmekten saf olmaya tehlikeli bir şekilde kayma riski yok mudur? Araştırmalar, güvenin ilişkilerde emniyet ve güvenç hissini artırırken, korunma ve savunma ihtiyacını azalttığını ortaya koyar. Toplumda sarsılan ve yok olan güven duygusu, gelecekte bir arada olma idealini ve iradesini de yok eder.
Yaşamın her alanını güvenli kılmak için ilişkilerimizi sağlam temeller üzerine kurmamız gerektiğini bilelim lütfen, güvenilir bir insan olmak için öncelikle karakterli bir insan olmayı unutmayın. Gerektiğinden fazla kimseye güvenmeyin, kötü sonuçlarla karşılaşırsınız. Kime güvenmeniz gerektiğini de iyi seçin, malum bu zamanda güvenilir insan bulmak çok zor.
Hayatı, çok sevip, güven duysanız bile; asla kırılmasına izin vermeyecek kadar iradeli ve bir daha hiç sarsılmamak üzere inşa eden emin bir birey olarak yaşama çabası ve gayreti içinde olmanız dileğiyle…