Din eğitiminin en etkili olduğu dönem çocuğun dışarıya açılmadığı okul öncesi dönemdir. Ayrıca 0-6 yaş dönemi çocuğun zihninin boş olduğu, gördüğü her şeyi kaydettiği, zekâ oluşumunun %50’sinin tamamlandığı dönemdir. Bu dönemi iyi değerlendirebilen anne babalar çocuklarına vermek istedikleri dini eğitimin temellerini sağlam atmış olurlar.

Hazret-i Peygamber (sav) bir hadisinde, “Her doğan çocuk İslâm fıtratı üzere doğar. Daha sonra ana-babası onu Yahudi, Hristiyan veya Mecusi yaparlar.” (Buhari, Tefsir, (Rum) 2) buyurmuştur. Bu hadisten çıkarılan iki sonuç vardır:

− Her insan iyiye, doğruya, güzele yâni, İslâm’a meyilli olarak yaratılmıştır.  

− Kişinin hayattaki yolunu çizmede en önemli müessir anne-babasıdır.

Bir çocuğa eğitim vermek bir sayfalık yazıya sığmayacak kadar geniş ve önemli bir konudur. Ancak biz burada okul öncesi çocuklarımızın dini eğitimindeki önemli noktaları ipucu mahiyetinde kısa başlıklar halinde ele alacağız. Bunu da iki bölüm halinde işleyeceğiz. Birinci bölümde dini sevdirmek ve ahlak eğitimi, ikinci bölümde de dini bilgi ve ibadet eğitimi üzerinde duracağız.

Çocuklara Allah, Peygamber ve İbadet Sevgisi Kazandırmak:

Bir gün çocuk annesine:

“−Anne ben Peygamberimizi Allah’tan daha çok seviyorum.” der.

Annesi şaşkınlıkla:

“−Niçin?’  diye sorunca:

“−Onun cehennemi yok! Kimseyi yakmıyor da ondan?!.” cevabını verir.

Bu cevap, çocuklarımıza Allah’ı ve Peygamberi anlatırken ne kadar dikkatli davranmamız gerektiğinin tipik bir misalidir. Çocuğun yaptığı hatalar için “Allah cehennemde yakar, Allah taş eder” gibi ifadeler kullanmak onun zihninde korkulan,  cezalandırıcı bir Allah düşüncesi meydana getirir. Bunun yerine daha çok Allah’ın “Vedud” ism-i celîlini öne çıkararak; bizi seven, bizi ve her şeyi yaratan ve bize nimetler veren bir Allah’ı onlara tanıtmalı ve sevdirmeliyiz. Bizi cennetine koymak için peygamber gönderen de O’dur. Çocuklar yanlış yaptığında; “günah, Allah sevmez, cezalandırır” diye nitelemek yerine “öyle değil de şöyle yaparsan Allah daha çok sever ve mükâfatlandırır” demek daha doğrudur.

Daha önce de ifade ettiğimiz gibi çocuklar çok dikkatli birer gözlemcidirler. Özellikle annenin her hareketi, her duygusu çocuğa yansır. Uzmanlar annenin rûhî hâllerinin daha anne karnındayken bebeği etkilediğini belirtmektedir. Doğduktan sonra ise bu etkilenme daha da çok olacaktır. Çocuklar o kadar saf ve temizdirler ki, hangi davranışın samimi hangisinin yapmacık olduğunu hemen fark ederler.

Anne babasını çok iyi takip eden çocuk, büyüklerinin hareketlerini bilinçsiz de olsa tekrar eder. Annesiyle beraber namaza durur ve ona bakarak aynısını yapmaya çalışır. Çocukları ibadete özendirmek için büyükler ibadetle meşgul olurken ne kadar büyük bir haz duyduklarını çocuklara hissettirmelidirler. Çocuklarla birlikte Kur’ân-ı Kerîm okumak, onları camiye götürüp gezdirmek cemaate dâhil etmek de onların üzerinde büyük tesir bırakır.

 Çocuklara ibadet ve din sevgisini vermek isteyen ebeveynin çok dikkatli olması gerekir. Namazı son ânına kadar erteleyen, abdeste ve namaza çok zor bir işmiş gibi üşenerek kalkan, daha uygun zamanları varken çocuğun tam ilgi istediği bir zamanda onu bırakarak zorla namaza duran anne babasını izleyen çocuğun ibadet sevgisi kazanması beklenemez.

Okul öncesi dönemde çocuklar henüz soyut kavramları anlayacak seviyede değildirler. Soyut şeyleri de kendi çocuk akıllarına göre somutlaştırarak anlamaya çalışırlar. Onun için Allah, ahiret, cennet, cehennem gibi kavramları hakkıyla anlatabilmek zordur. Dikkatini çekip soru sormadıkça ahiret, cennet, cehennem, şeytan gibi konulara çok da değinmemelidir. Bu dönem çocukları Allah’ı genelde çok yükseklerde çok büyük ve güçlü bir insan olarak tasavvur ederler. Büyüklere de bununla ilgili sorular sorarlar. “Allah nerede? Gökyüzünde mi? Eli ne kadar? Dağlardan da büyük mü? Ne yer, ne içer?” gibi. Bu sorular gayet normaldir. Çocuğu azarlayıp bu soruları geçiştirmemeli, sevgiyle karşılayarak doğruları onun anlayabileceği dil ile anlatmaya çalışmalıdır. Sabırla dinleyip sorulara cevap verirken bu dönemin geçici olduğu unutulmamalıdır.

Ahlâk Eğitimi:

İslâm dini hayatın tümünü kapsayan bir bütündür. Günlük hayatta iyi, doğru ve güzeli yaşamak İslâm ahlâkını oluşturur. Çocuklara teorik dinî bilgilerden önce verilecek olan İslami ahlâk, din eğitiminin en önemli basamağıdır. Ahlâk eğitiminde 0-6 yaş arasını, çocuk psikologları baskı ahlâkı dönemi olarak adlandırır. Çünkü bu dönemde çocuk yaptığı hareketlerin öncesini, uzun vadedeki sonuçlarını kavrayabilecek yaşta değildir. Bu yaşlarda annesi söylediğinde ellerini yıkayarak sofraya oturan çocuk, annesi yokken yıkamadan sofraya oturabilir ve bundan rahatsızlık duymayabilir. Onun için bu dönemde kızmadan sabırla her seferinde tekrar söyleyerek aynı zamanda sebeplerini de anlayabileceği tarzda anlatarak ahlâkı yerleştirmek gerekir. Ahlak eğitimini verirken de uygun fırsatları değerlendirerek Peygamberimizin güzel ahlakı örneklerle anlatılıp onun gibi olmaya teşvik etmek, onun gibi olanları Allah’ın daha çok seveceğini söylemek Allah ve Peygamber sevgisini pekiştirir.

Konunun ikinci bölümünü de bir sonraki yazımızda ele alacağız inşallah. Çocuklarımız bizim için nimet, şükür ve imtihan vesilesi. Bu önemli vazifeyi yerine getirirken bize en çok gereken de sevgi, bilgi, özen ve sabır.

            Rabbim yar ve yardımcımız olsun.

NESİBE FEYZA BÜYÜKDİNÇ

ÇERKEZKÖY MÜFTÜLÜĞÜ VAİZİ