1960’larda Stanford Üniversitesi’nde Walter Mischel tarafından yürütülen bir araştırmada dört yaşındaki çocuklara şekerleme verilir. Çocuklara iki seçenek sunulur: Önlerine konulan şekerlemeyi hemen yemek veya 15 dakika yemeden bekleyip ikinci bir şekerleme daha alarak ikisini birden yemek. Tabii deneyde bazı çocuklar sabırla beklerken bazıları şekerlemeyi hemen yemeyi tercih eder. Araştırmacılar bu çocukları ergenlik sonrasına kadar takip eder ve kendilerine sunulan ikramı hemen yemeyip hazzı ertelemeyi başaran çocukların hayatta daha uyumlu ve daha güvenilir kişiler hâline geldiklerini görürler. Bu çocukların diğerlerine göre öz güvenlerinin daha yüksek, stresle baş etme becerilerinin daha gelişmiş olduğunu, kendilerini daha iyi motive edebildiklerini, zorluklar karşısında daha azimli davrandıklarını, sosyal çevrelerinde daha az sorunla karşılaştıklarını ve akademik başarılarının daha yüksek olduğunu gözlemlerler. 15 dakika bekleyebilen çocuklar kendilerine verilen aklı sağlam bir irade ile doğru yönde kullanabilen çocuklar olduğunu görüyoruz. İrade; faydalı veya zararlı birçok alternatif arasından birini seçme ve tercih etme yeteneğidir. Bu, potansiyel olarak her insanda mevcuttur. Allah Teâlâ mahlukat içerisinde sadece insanoğluna akıl ve irade kabiliyeti vermiş, bu nimetler karşılığında ondan akıl ve iradesini doğru yönde kullanmasını ve sorumluluklarına sahip çıkmasını istemiştir. Allah’ın insanlara gönderdiği kitapların muhatabı da akıl sahipleridir. “(O,) akıl sahipleri için hidayet ve öğüttür.” (Mü’min, 40/54). Ancak verilen aklı doğru kullanabilmek iradeye bağlıdır. Akıl, vahiy ve tecrübe yoluyla bir şeyin iyi veya kötü olduğuna hükmeder, irade akılla birlikte karar verir ve böylece eylem meydana gelir. İşte imtihan da orada başlar. İradesini helal ve doğru yolda kullanabilen insan kazanmış, haram ve yanlış yolda kullanan insan kaybetmiştir. Kur’an-ı Kerim’de: “…Gerçek, Rabbinizden gelendir. Artık dileyen iman etsin, dileyen de inkâr etsin.” (Kehf, 18/29), “Kim doğru ve yararlı bir iş yaparsa kendi iyiliği için yapmış olur, kim de kötülük işlerse kendi aleyhine işlemiş olur.” (Fussilet, 41/46), buyrularak insanın özgür iradesiyle tercihte bulunma ve tercihlerinin sonuçlarına katlanma yani sorumluluk alma yönüne dikkat çekilmiş, aynı zamanda yeryüzünün mimarı ve halifesi olma özelliğine vurgu yapılmıştır. Günümüzde üretmekten çok tüketen, haz peşinde koşan, özgürlük adına sınır tanımayan, dinî ve ahlaki değerleri hiçe sayan insanların hatta toplumların sayısı giderek artmaktadır. Maalesef popüler kültür ve sosyal medyanın insan hayatına hâkim olmasıyla birlikte bu tehlike bütün aileleri ve toplumları tehdit etmeye başlamış, sağlam ve güçlü iradeye sahip nesiller yetiştirmek her zamankinden daha zor ve daha önemli bir hâl almıştır. Hızla gelişen bilim ve teknolojiye bağlı olarak değişen düşünce yapısı ve yaşam standardı yeni yetişen çocuklarımızı ve gençlerimizi de değiştirdi. bilgiyi anne, baba ve öğretmeninden alan eskinin itaatkar çocuklarının yerini bu gün internet ortamında istediği bilginin her çeşidine ulaşabilen hatta anne, baba ve öğretmeninden daha çok şey bilen, bu sebeple de hayatıyla ilgili kararları kendisi vermek isteyen daha özgür bir nesil aldı. Onun için de zamanımızda anne-babaların ve eğitimcilerin çocuklara verecekleri en önemli eğitim irade eğitimidir. Tabii ki bu eğitimi çocuklara vermeden önce yetişkinlerin sağlam bir irade ile çocuklara örnek olması gerekir. Bundan sonra çocuğu, hayatın içine dahil ederek sorumluluk almasına fırsat vermek, sorumluluklarını yerine getirip getirmemesine göre sonuçları ile yüzleşmesini ve acısıyla tatlısıyla hayatın her yönünü yaşamasını sağlamak irade eğitiminin en önemli basamaklarıdır. Bu süreçte istek ve hazlarını ertelemeyi, istediklerine ulaşmak için zamanını ve gücünü doğru kullanabilmeyi öğrenmesi en önemlisi de sabır, emek ve çabanın değerini öğrenmesi sonraki hayatında sağlam bir iradeye sahip olabilmesi için ona destek olacaktır. Yetişkinlerin bu dönemde onlara en büyük desteği rehberlik etmek, takdir etmek ve gerektiğinde uyarmaktır. Ama bunları yaparken yetişkinlerin de sakin, tutarlı ve sabırlı olmaları gerekir. Sonuç olarak hem kendimiz hem de çocuklarımız için dünya ve ahiret saadetini elde edebilmek akıl ve irademizi nasıl kullandığımıza bağlı. Tembellik, kötü arkadaş ve kötü örnekler, heva ve heveslerin peşinden koşma, sigara, alkol, kumar, uyuşturucu, internet gibi bağımlılıklar iradeyi zayıflatan faktörler iken bunun aksine yaratılış amaç ve gayesine uygun hareket etme, Allah’a, insanlara ve kâinata ait sorumlulukları yerine getirme, sabretme, çalışma ve üretme insan iradesini güçlendiren unsurlardır. Bu yoldaki gayretimizin devamlı olabilmesi için de azim, sabır ve duaya ihtiyaç vardır. “Allah’ım! Bize dünyada iyilik, güzellik ve nimet ver, ahirette de iyilik, güzellik ve nimet ver. Bizi ateş azabından koru. (Bakara, 2/201)

NESİBE FEYZA BÜYÜKDİNÇ
ÇERKEZKÖY MÜFTÜLÜĞÜ VAİZİ