Bir an bekle,

Arkana dön ve unuttuklarını anımsa,

Kaybettiysen ara, Kırdıysan af dile,

Kırıldıysan, affet,

Çünkü hayat çok kısa... (Şems-i Tebriz’i)

Bir kere yaşama şansı verilen şu ölümlü dünyada ne çok hayallerimiz var değil mi? Birimizin hayallerini kâğıda dökmesi istense, hep iyilik güzelliklerin satırlardan bize göz kırptığına şahit oluruz, hele çocuklar adeta bir melektir bu konuda. Ne yazık ki gerçek hayatta bunlar ya kaybolur gider veya örselenmiş olarak birazda pişmanlıklarla da harmanlanarak kalbimizin bir köşesinde buruk bir şekilde varlığını sürdürme gayretinde olur. Peki bir yerde durup o güzelliklere geri dönmek gönlümüzü tamir etmek, güzel duygularımızı geri kazanmak mümkün değil mi. Hani bir söz vardır ‘’İnsan her zaman ikinci bir şansı hak eder’’ denir. Kur’an-ı Kerimde İnabe ve Tövbe kelimeleri ile ifade edilen o temiz duygulara sağlam amellere dönüş, bir bakıma yeniden doğuş gibidir. Bu dönüşün gerçekleşmesi, esasında insanın kendisini, çevresini iyi analiz etmesini varlığının anlamını sorgulamasını sağlayan bir çabayı da gerekli kılar. Aslında farkında olmasak ta devamlı bir dönüşüp değişiyoruz. Şöyle günlük hayatımıza bir göz atsak, kalbimizde nice gel git’ler, karmaşalar, hüzünler, sevinçler birbirini kovalar durur. Sözlük anlamı değişmek demek olan kalbimiz gerçekten de her anında başka duygular, hisler yaşar. Peki, kalbin gerçek mutluluğu nedir, oraya giden yol nerededir? İşte milyarlarca insan kendi yöntemine göre bunu aramakla meşgulüz.

Biz Müslümanlar inandık ve bildik ki bu yol İslam dinidir. Peki, yolu ve yöntemi bilmek mutluluğun diğer adı diyebileceğimiz içimizdeki fırtınaları dindiren, hırslarımızı kontrol altına aldığınızın tezahürü olan huzur ve sükûneti elde etmemize yetiyor mu? Can sıkıntımız dağıtıyor, daimi bir huzur haline bizi ulaştırıyor mu? Özellikle biz Müslümanlar İslam’ın bize va’d ettiği dünya ve ahiret saadetini yakaladığımızı düşünüyor muyuz? Bir sofra etrafında oturan aile fertlerimiz mutlu mu? Mutlu ise ne kadar? Daha fazla mutluluk istiyor mu? Yoksa mutluymuş gibi yapmak ona yetiyor mu? İşte mutluluğu yakalamak isteyen insanın Allah’a ve Resul’üne doğru bir dönüşe ihtiyacı vardır. Bu dönüş İslam’ı yaşamak üzere attığımız ilk adımlardandır. Küfür üzere olan için bir kimse için bu, Müslüman olmak, Allah’ın birliğini Peygamber efendimizin hak peygamber olduğunu ikrar etmektir. Müslüman fakat gafleti sebebi ile isyan içeresinde ise tövbe edip dünyaya geliş gayesine uygun amelleri yapmaya hatalarını telafi etmeye gönülden karar vermek ve bunu gerçekleştirmek için bir takım gayretler içeresinde olmaktır.

Dinini yaşayan bir kimse de bu Allah’a yakınlığını artırmak için mesaisini artırmaktır. Bu yüzden Kur’an-ı Kerimde Rabbimiz Kafirleri, İslam’a, Müminleri tövbeye davet eder. Peygamberimiz yirmi üç sene bu çağrıyı devamlı surette tekrar etmiştir. Esasen Kur’an-ı Kerime bakıldığı zaman geçmiş bütün peygamberler bunu yapmışlardır. Bu asrın Müslümanları olarak bize düşen dinimizin bize ne dediğini, ne va’d ettiği öncelikle iyice anlamalı sonra gereğini yaparak amellerle ahlakımızı güzelleştirmek, bu güzel ahlakı hayatımızda görünür kılmaktır. Fakat burası hedeftir. Buraya erişmek için samimi bir tövbeyle hemen yola koyulmak gerekir ki iyiler kervanından geri kalmayalım. Yarın yarın diye erteleyerek geçirdiğimiz yıllar sadece pişmanlığımızı artıracaktır. Bu yüzden Peygamberimiz ‘’ Yarın yarın diyenler helak oldular buyurmuştur. Şu kısacık hayatımızda boşa harcamak için günümüzün olduğunu düşünmek bizim ancak mutsuzluğumuzu artırır. Madem yarın geçtir bu günden yola koyulmalı gönlümüzün ilacını elde etmek için İslam’ın gösterdiği yolda yürümeye başlamalı değil miyiz? Herkesin kariyer planladığı, hedefini gerçekleştirmek için çaba sarf ettiği günümüzde hedefsiz ve hedefi için çalışmayan bir Müslüman dininin va’d ettiği saadete ulaşamaz. Bakınız yarın berat gecesi, acaba hayatımızda daha iyiye doğru bir dönüşü gerçekleştirebilecek miyiz? Allah’ın istediği konumda bulunabilecek miyiz? ‘’ Ey kendilerinin zararına olarak ömrünü israf eden kullarım Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin...’’ (Duhan-1-3) buyuran Rabbimizin davetine olumlu bir dönüş yapacak mıyız? ‘’ Şaban’ın on beşi olduğu zaman gecesini ibadetle, gündüzünü oruçla değerlendirin, ihya edin’’ (İbn Mace, Namaz) buyuran peygamberimizin davetini duyarak gereği için kulluk yapacak konumlarda, seccadeye, iyilik yoluna yönelip ömür nimetinin kıymetini bilebilecek miyiz? Sahi son nefesimizde hangi konumda olacağız. Şöyle Cennetteki yerimizi gören bir konumda olsak ne güzel olur değil mi? Bu vesile ile Berat gecenizi tebrik eder, bütün müminlerin birlik ve beraberliğine sebep olmasını cenabı haktan niyaz ederim.

YUSUF DEMİRGÜL

ÇERKEZKÖY İLÇE MÜFTÜLÜĞÜ İLÇE VAİZİ