Çanakkale savaşı başlamış, Anadolu'nun her tarafından trenlerle Çanakkale'ye asker sevk ediliyordu. Öğrenciler, gençler, çocuk yaşta on beşliler, bayrak inmesin, ezan dinmesin, anamın ve bacımın başörtüsüne düşman eli değmesin diye akın akın Çanakkale'ye koşuyordu. İngiliz’inden Fransız’ına yedi düvel üstüne geliyordu ama Anadolu'nun yürekli ve fedakâr insanları devleti ve dini için canlarını seve seve feda etmek üzere cephelere koşuyordu. Tren kalkmak üzereydi. Hava kararmış ve hafiften de yağmur yağıyordu. Komutanlar son kontrolleri yapıyor ve Ahmetler Mehmetler de ismi okundukça trenlere biniyordu. Komutan bir ara trenin arka tarafında bir karartı görür ve ne olduğuna bakmak için o tarafa yönelir. Karartıya yaklaştığında çarşafı içerisinde bir kadın olduğunu görür.

-Buyur anne, ne istiyorsun? Tren İstasyonunda ne işin var?

-oğlum Mehmet’im cepheye gidiyor son kez görmek ve birkaç nasihat etmek için geldim

-kimdir oğlun teyze

-Yasin Efe oğlu Mehmet.

Komutan aratır bulur Mehmet’ini getirir annesinin karşısına. Mehmet annesinin elini öper anne de oğluna sarılır ve

-oğul baban ve dayıların balkanlarda din ve devlet için şehadet şerbeti içtiler.

-Oğul seni de bu günler için büyüttüm gidesin ezan dinmesin, bayrak inmesin diye Cihat edesin şayet şehit olursan sütüm sana helal olsun. Eğer ezan diner, Bayrak iner, Bacılarının başörtüleri gâvur postalları altında çiğnenirse sütüm sana helal değildir.

Haydi, Allah'a emanet ol!

Hem anne tarafından hem baba tarafından Çanakkale şehitlerinin bir torunu olarak dedelerimizle ne kadar gururlansak azdır. Dedelerimizin ve ninelerimizin din ve devlet sevdası tarif edilemeyecek kadar büyük ve yüce idi. Çünkü onlar Cenab-ı Allahın “Allah yolunda öldürülenlere ölü demeyin. Hayır onlar diridirler ama siz farkında olamazsınız.” (Bakara 2-154) , “O halde dünya hayatını verip ahireti almak isteyen samimi müminler, Allah yolunda savaşsınlar kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse biz ona pek yakında büyük bir mükâfat vereceğiz” (Nisa 4-74) ayetlerindeki müjdelere nail olmak için canlarını seve seve feda etmeyi istemişlerdir. Aynı şuur ve irade bugün de vatan evlatlarında ve onları yetiştirenlerde mevcuttur. Bizler vatan müdafaasını imanın gereği olarak görür, uğrunda can vermeyi de Şehadet biliriz. Eğer elimizden hiç bir şey gelmiyorsa aklımıza Necip Fazıl Kısakürek’in şu dizeleri gelmeli;

“Tohum saç, bitmezse toprak utansın!

Hedefe varmayan mızrak utansın!

Hey gidi küheylan, koşmana bak sen!

Çatlarsan seni doğuran kısrak utansın!”

Yine geçtiğimiz gün Kuzey Irak’ta Teröristlerin drone ile attığı bomba arkadaşlarına zarar vermesin diye, bombayı iki bacağının arasına alarak patlatan Uzman Çavuş Yusuf YAYLA, sağ bacağından oldu. Adı gibi kendi de güzel Kahraman şehidimiz Muhammed Ali Akın'ın “ölürsek Cennet bizim kalırsak vatan” sözleri aynı ruhun bu topraklarda yaşadığına işaret etmektedir. Muhammed Ali kardeşim şehadetin mübarek olsun. Peygamberimiz Hz Muhammed Mustafa'ya ve Hz Ali'ye komşu olasın emanetin emanetimizdir.

Mahmut ÖZTEKİN

Çerkezköy Müftülüğü İlçe Vaizi