Sabır, nefsi telâştan, dili şikâyetten, organları çirkin davranışlardan koruma, nimet haliyle mihnet hali arasında fark gözetmeyip her iki durumda da sükunetini muhafaza etme, Allah’ tan başkasına şikayette bulunmamaktır. Kur’ân’ı Kerim’de sabrın önemi üzerinde durulmuş, sabırlı davrananlar yüceltilmiş ve onlara verilecek mükâfatlar anlatılmıştır. Kur’an’ da bildirildiğine göre Allah insanları korku, açlık, yoksulluk, yakınların ölümü, ürün kaybı gibi musibetlerle imtihan eder. Bu musibetleri sabırla karşılayanların ve Allah’ a teslimiyet gösterenlerin Rablerinin lütfuna, rahmetine ve ebedi kurtuluşa erecekleri müjdelenir. 1 Kur’an, hayatta insanın başına gelen musibetlerin bir imtihan olduğunu, bu imtihanı, sabırlı olanların kazanacağını bildirir. 2 Kur’ân-ı Kerîm’ de, Allah’ın sabredenlerle beraber olduğu ifade edilmektedir. 3 Hz. Peygamberimizin hayatı bizler için sabır örneğiyle doludur. O, çocukluğundan itibaren nice zorluklara göğüs germiştir. Her şeyden önce, henüz dünyaya gelmeden babasını, küçük yaşta annesini kaybetmiş, en zor zamanlarında yardımcısı olan sevgili eşi Hz. Hatice"nin ölüm acısını yaşamış ve Hz. Fâtıma hâriç bütün çocuklarını toprağa vermiştir. Peygamber olarak gönderilince kavmi tarafından ağır hakaretlere uğramış, Taif’te taşlanmış, kendisine inananlar ağır işkencelere uğramış, kavmi tarafından öldürülmek istenmiştir. Ama o, bütün bu ve buna benzer musibetlere karşı hep sabretmiştir. Sevgili Peygamberimiz sabrı Ziya olarak tanımlamış, “sabır ziyadır” (Müslim, taharet 1.Tirmiz Daavât 86.) buyurmuştur. ȋ (Ziya; ışığı ve ısısı kendisinden olan cisimler için kullanılır.

Nur ise, ışığı başkasından alıp yansıtan cisimler için kullanılır. Güneşi ziyalı, ayı nurlu kılan … Allah’tır, (Yunus 10/5) ayeti bunun en kesin delilidir.) Peygamber efendimiz (s.a.v), Sabırlı olanın hem kendisini hem de etrafındakileri güneş gibi karanlıktan aydınlığa çıkartacağını haber vermiştir. “Hiç kimseye sabırdan daha hayırlı ve geniş bir nimet verilmedi” (Buhâr Zekât 50, Rikak 20; Müslim Zekat 124.) buyurarak sabrın, hayatın ȋ tümünü kapsayan hayırlı bir nimet ve en güzel vasıf olduğunu bizlere öğretmiştir.

Çocuğunu kaybetmenin acısıyla bağıra çağıra ağlayan bir kadına Resûlullah’ın, “Allah’tan kork, sabırlı ol!” sözüne karşılık, “Benim derdimden sen ne anlarsın!” şeklinde tepki gösteren kadın, daha sonra kendisine nasihat edenin Resûlullah olduğunu öğrenince kendisini tanıyamadığını söyleyerek ondan özür dilemiştir. Peygamberimiz (sav) sabrın ne demek olduğunu ona ve biz ümmetine tarif ederek “Asıl sabır, bela ile ilk karşılaşma anında ona tahammül edebilmektir.” buyurmuştur. “Güçlü kimse insanları güreşte yenen değil, bilakis öfke anında kendisine hâkim olandır” ( Buhâr Edeb 76; ȋ Müslim Birr 107. ) buyurarak sabredip nefsine hâkim olmanın önemine işaret etmiştir. Sabır, sadece musibetlere karşı dayanmayı ifade etmez. Allah’ın farz kıldıklarını yerine getirmek ve yasakladıklarından kaçınmak da sabır ister. İmanın kemale ermesini sağlayacak ibadetlerin yapılabilmesi de sabra bağlıdır. Meselâ, oruçla sabır o kadar özdeşleşmişti ki, Peygamberimiz “...Oruç sabrın yarısıdır...” (Tirmiz Deavât 86) demiş Ramazan’ ı da ȋ “sabır ayı” (Ebû Dâvûd Sıyam 54.) olarak isimlendirmiştir. Öyleyse Müslümanlar Allah’tan sabır dilemeli ve kendileri sabırlı davrandığı gibi birbirlerine de sabrı tavsiye etmelidir.

Yusuf DEMİRGÜL

Çerkezköy İlçe Vaizi

1.el-Bakara2/155-157; Âli İmrân 3/142; Muhammed 47/31. 2.el-Furkân, 25/20. 3.el-Bakara2/153,249; el-Enfâl 8/46,66