Ülkemizdeki yakın tarihin, en ağır en kötü gecesinin üstünden tam 1 yıl geçti ama o acı anılar hala kalbimizden silinmedi.  Sözler kifayetsiz kalır, nasıl anlatır bu durumu bilmiyorum, acının tarifi yapılmaz çünkü.. Sadece geriye kalan anıları düşünüp, bu anıları paylaşarak, birbirimize daha da yaklaşıp ve sevgiyle sarılıp üstesinden gelebiliriz. Hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyor, sevgi ve özlemle anıyoruz. Depremler gibi toplu ölümlerin olduğu durumlarda, can kaybı sayısını net bilmek çok mümkün değil. Hala yüzlerce insan kayıp, onlar da hayatta iseler bir an önce sevdiklerine kavuşmalarını, değil ise zor ama dua edilecek bir mezara kavuşmalarını temenni ediyoruz.
     "Her insan ölecek yaştadır." Derken Şems-i Tebrizi ne kadar da haklıymış. Gerçekten de deprem çocuk, genç, yaşlı demeden aldı. O gece kurduğumuz hayallerin, planladığımız işlerin, hazırlığını yaptığımız şeylerin saat 4.17 de bir enkaz yığınının altında kalacağını hangimiz bilebilirdi… Kim derdi ki bazı şeylerin son olduğunu bilmeden hareket ettiğimizi; son sevgi cümlelerini sarf etmek, son kez sarılmak, son kez bir şeyleri kağıda dökmek, son kez buluşmak, son kez tartışmak, son kez dinlemek, son kez görmek ve son kez hissedip ayrılmak gibi… Kimileri için hayat bir noktalı virgül gibi son buldu; tamamlanmayı bekleyen işler, koşulması gereken yollar, dokunulması gereken hayatlar ve yaşanılan son demler…
Ve bir de orada olanların, orada bulunup daha fazla bir şey yapamamanın verdiği çaresizliğini, bir yandan sevdiklerini kaybedenlerin acı feryatları bir yandan yardım çığlıkları… Bunun ağırlığı altında ezilmek ne zavallı bir durum… Peki ya bütün bunlara şahit olup güçlü olmak zorunda kalmanın verdiği o acı duygu…  Çünkü o hengamede sana ihtiyaç vardır, depremden enkazdan kurtulup sevdiklerine kavuşanlara vesile olursun. Saniyeler içinde duyguların en zirvesini de en dibini de yaşarsın. Kurtulanlara sevinmeye çalışsan ölenleri görüyorsun… ALLAH BİR DAHA YAŞATMASIN…
     ’’Vakit varken tomurcukları topla, zaman hala uçup gidiyor ve bugün gülümseyen bu çiçek, yarın solabilir.’’ Belki sofralarımız eski kahkahalarımız ile dolup taşmayacak ama yaralarımızı saracaz ve bir yolunu bulup kabulleneceğiz. Çünkü zamanın en değerli hazinemiz olduğunu bir kez daha anlamış bulunuyoruz. Her an her şeyin uçup gideceğini, yok olacağını, planlarımızın yarım kalabileceğini acı bir şekilde tecrübe etmiş olsak da geriye kalanlar için mücadeleye devam edeceğiz.
Hayat bazıları için defteri kapatmayı, bazıları içinse satırları sonuna kadar doldurmayı uygun görür. O yüzden yaşamı çok ciddiye almamak lazımdır. Gördük, şahit olduk ki zengini de fakiri de mutlusu da mutsuzu da toprak altında. Yaşamın ciddiye alınmaması gereken noktasında tavrımızı, insanlığımızı ele almamız gerekiyor.  Bugüne kadar geçmişten alınması gereken dersleri almıyoruz ve geleceğimize de o yönde şekil vermeyi unutuyoruz. Sanki her şey bir uçurumun dibinde yaşanmış gibi, bir tarafı her zaman kayıpla sonuçlanacakmışçasına… Umut ediyoruz ki bundan sonra bu tür durumlarda yapacağımız ilk olarak kendimizi  tam donanımlı hale getirmek, bilinçlenmek ve önlem almak… Tüm güçlüklere birlikte göğüs germek, aynı yükün altına korkmadan girmek ve çıkabilmek tüm gücümüzle. Her daim bir arada, sevgi ve umutla…