Sağlıklı beslenirken üç beyaza dikkat edin diye beslenme uzmanları sürekli uyarılarda bulunuyor. Bunların Un, şeker ve tuz olduğunu da hepimiz biliyoruz. Malum ramazan ayındayız ve ne yediğimize daha çok dikkat etmemiz gerekiyor. Ülkemizde maalesef hastalık derecesinde şeker ve karbonhidrat bağımlılığı bulunmaktadır. Bunlar aslında yediğimiz yiyeceklerin içeriğinde bulunan, soframızda sık olarak kullandığımız şeyler. Bazı özel durumlar hariç tamamen kaçınmaktan daha çok ne miktarda alındığı önemli. Her zaman dikkat etmenin yanında ramazan ayında bilhassa daha dikkatli olmamız gerekiyor. Gelin, tuz ve şeker fazla tüketildiğinde nelere yol açar bir bakalım…
11-17 Mart biliyorsunuz ki ‘Dünya Tuza Dikkat Haftası’ idi. Evet Tuz vücudumuz için gerekli bir mineraldir. Sıvı elektrolit dengesini sağlamak için, sinirlerin ve kasların işlevi için tuz önemlidir. Ancak gereğinden fazla miktarda alındığında yüksek tansiyon, kan basıncının artması, damar sağlığı, kalp yetersizliği, ödem, mide kanseri ve kemik erimesi için tehlike yaratır. Böbrek fonksiyonlarını olumsuz etkileyerek, taş oluşumuna neden olur. Tuzda bulunan sodyum suyu çektiği için, vücutta ödem oluşumuna neden olur. Tuzlu bir yiyeceğin bizi çok susattığını da hepimiz biliyoruz. İşte bu nedenle, özellikle sahurda tükettiğimiz yiyeceklerin içerdiği tuz miktarına dikkat etmeliyiz. Fazla tuz zaten zararlı onu biliyoruz. Ancak burada fazla tuzun bir başka yan etkisi olan susuzluk hissi gün boyunca bizi zorlayacaktır. Oruçluyken çok fazla susamamızın sebeplerinden biri de fazla tuz tüketmiş olmamız. Sofraya yemek için gelen yiyeceklere ektiğimiz sofra tuzunun yanı sıra dışardan aldığımız yiyecekleri de kapsıyor. Lezzet versin diye yemeklerimize eklediğimiz hazır soslar, Ketçap ve soya sosu, hazır çorbalar, salam, sucuk ve sosis gibi yiyecekler sağlıklı olmamakla birlikte gizli tuz içerdikleri için bizi susatacaktır.
Ah bir de şeker var. Sinsi bir tatlılıkla insanı kandırarak ipin ucunu kaçırdığında zehir haline dönüşebilen o şeker, en çok da çocuk yaşta damak tadına yerleşip alışkanlık ve hatta bağımlılık yaratabiliyor. Saf enerji kaynağı olup hiçbir besin değeri içermiyor. Hiçbir vitamin yok, mineral de içermiyor. Protein, yağ da yok. Dolayısıyla boş kalori yükü olarak şekerin tüketimi bize sadece fazla kilo olarak geri döner. Yüksek şeker tüketimi insülin direnci, hipoglisemi ya da şeker hastalığına neden olup, zamanla insülin direnci gelişir. Şekerin fazlası da yağ olarak depolandığı için, karaciğerde yağlanma yaparak uzun dönemde sindirim sistemi bozukluğuna yol açmaktadır. Şeker kilo artışını ciddi oranda arttırır, bununla kalmayıp göz, böbrek ve kalp gibi organ sağlığını da olumsuz yönde etkiler. Yüksek şeker tüketimi kırışık ve sağlıksız bir cilde sebep olur. İnsülin hormonundaki bu dengesizlik çabuk acıkmaya yol açar. Vücudu obeziteye hazırlar ve kilo vermek de zorlaşır.  Şekerli bir şey yedikten sonra daha çabuk acıktığınıza hiç dikkat ettiniz mi? Etmişsinizdir, etmediyseniz de bundan sonra edin çünkü sebebi çok şekerli şeyler yemeniz. Oruç tutarken özellikle de sahurda şeker oranı yüksek gıda tüketirsek bu bizi uzun süre tok tutamaz. Fazla şeker tüketimi beraberinde diş çürümeleri, kanda E vitamini eksikliği, egzama, cilt hastalıkları, DNA yapısında bozulma, krom ve bakır minerali eksikliğine de sebep olur. Vücudun kalsiyum ve magnezyum emilimini güçleştirir. Vücuttaki kolajenin yapısının bozulmasına yol açar. Bağışıklık sisteminin işleyişini bozar. Özellikle çocuklarda hiperaktiviteyi ve konsantrasyon bozukluğunu arttırabilir. Bu nedenle gerek oruç tutarken gerek günlük hayatımız da tuz ve şekeri dikkatli tüketmeliyiz. 
Gelelim una; Undan bahsedecek olursak, aynı şeker ve tuz gibi gereğinden fazla tüketildiğinde oldukça zararlıdır. Beyaz un oluşum aşamasına kadar birçok işlemden geçer ve bu da posa, vitamin, mineral neredeyse yok denecek kadar az demektir. Aynı rafine şeker gibi hızla emilip kana geçer ve kan şekerinde ani dalgalanmalar yaratır. Çocuklarda şekerli mamaların fazla tüketilmesi büyüme ve gelişmeyi durdurur. Fazla şeker pankreası yorarak, fazla insülin üretimiyle diyabete yakalanma riskini arttırır. Bağışıklık sistemini zayıflatır. Özellikle bayanlarda kolon kanserine yakalanma riskini arttırır. Konsantrasyon kaybına yol açarak, başarıyı ve dikkati düşürür. Depresyona ve anksiyete bozukluklarına yol açar. Her şeyin azı karar çoğu zarar diyoruz ve fazla tüketmiyoruz. Sağlıklı kalın