Değerli okuyucular; şimdi okuyacağınız yazım için kiminiz istemeden “eğitim bitti, gençlik bitti sıra buna mı geldi” diye düşünecek olabilirsiniz.

Kim bilir belki de haklısınız.

Fakat kadim geçmişimizden gelen olan bir alışkanlık olacak ki oldum olası birden çok cephede sancak sallamayı severim.

Gel gelelim bugünkü yazımıza.

Bugünkü misafirimiz ve konumuz Dr. Royal Rife!

Var mı duyanınız?

Mümkün olabilir belki, lakin çoğu doktorumuzun bile bu ismi ilk kez duyduklarının kanaatindeyim.

Dr. Royal Rife ‘i yazımıza konu yapan sebep ne ise onu eşsiz kılan sebep ve de aynı zamanda onun ismini unutturan sebep de aynıydı.

Yanlış duymadınız.

Onu alanında üstün kılan sebeple ismini unutturan sebep aynı!

Fizik ilkelerinin ışığı ve doğrultusunda, her şey, eğer doğru bir frekansla ve enerjiyle uyarılırsa, titreşir ve bu titreşimin etkisiyle parçalanabilir.

Dr. Royal Rife, bu ilkenin hastalıkların tedavisinde uygulanabileceğini düşünerek araştırmalarını elektroterapi ve tedavi yöntemlerine adamış bir bilim adamı.

Ona göre her hastalığın bir frekans değeri olup, o hastalığı yok edecek başka bir frekans değeri de mevcuttur.

Ve bu frekansı kritik frekans olarak tanımlayıp adına ise MOR olarak adlandırıyordu.

Ömrünü adeta bu çalışmaya adayan Dr. Royal Rife yaptığı denemeler ve çalışmaların neticesinde başarıya ulaşır.

Dr. Royal Rife, 1888-1971 yılları içerisinde yaşamış olup bu süre zarfında mikrobiyoloji, fizik, kimya, optik, konuları üzerinde yoğun çalışmalar yapmıştır. Eğitimini bakteriyoloji üzerine John Hopkins ve Heidelberg Üniversitelerinde yapmış, optikle ilgili bilgilerini altı yıl birlikte çalıştığı optikçi bilim adamı ve araştırmacı Hans Luckel’den öğrenmişti.

Parlak geçen dönem boyunca çalışmaları sebebiyle birçok ödüle layık görülmüş ve birkaç zengin tarafından çalışmaları desteklenmişti.

Her şey iyi gidiyordu.

İnsan ve insanlık için çıktığı yolda nihayet çalışmaları meyve vermeye başlamıştı.

Yaptığı çalışmaların sonuçlarına göre normalde insan vücudunun rezonans frekansının 62-72 MHz olduğunu, grip olunduğu takdirde 57-60 MHz’e, bakteriyel enfeksiyonlarda 50 MHz’e, kanserde ise 42 MHZ’ düştüğünü saptıyor.

Ve hatta 25 MHz ve aşağı olma durumlarında ölüm olayının gerçekleştiğini görüyor.

Tüm bunları, kendisinin geliştirdiği frekans aleti ve mikroskobuyla yapmaktadır.

Hastalık halindeki durumların yanı sıra her organın işlev gördüğü aralıkların da frekanslarını hesaplıyor.

Dr. Royal Rife’ın kullandığı teknik yavaş yavaş duyulmuştu. Çalışmalar artık gün yüzünde ve olabildiğince bilim adamları içerisinde takip edilmeye başlanmıştı.

16 ağır kanser vakası üzerinde denenen tedavi, meyvelerini vermeye başlamış ve 16 ağır hastadan 14’ü tedaviye olumlu yanıt vererek iyileşmişti.

Sonrasında tedavi merkezi kapansa da Dr.Royal Rife bizzat kendisinin geliştirdiği şartlarla kalan 2 kanser hastasını da iyileştirmeyi başarmıştı.

Yani sonuç:  % 100.

Bu çalışmalar devam ederken bazı doktorlar da tedavi merkezlerinde bu yöntemi kullanmaya başlamışlardı.

Bunlardan biri de Dr. Milbank Johnson’ du.

….

Her şey bir şeyleri başardıktan sonra (1939’dan itibaren) tersine dönmeye başlamıştı.

Birlikte çalıştığı doktor arkadaşı bir anda büyük bir zenginliğe erişerek doktorluktan emekli oluyor.

Laboratuvarına giren hırsız Dr. Royal Rife’in mikroskobunu çalıyor.

Rife Frekans cihazlarını üreten fabrika akıl almaz cezalar yiyerek iflas eşiğine geliyor ve sonunda iflas ediyor.

Tedavi ile alakalı tanıtım yapacağı üniversitede arsenik sebebiyle bir anda yangın çıkıyor.

Ve de…

Dr. Johnson ile basın açıklaması yapmaya hazırlanırken basın açıklamasından bir gün önce Dr. Johnson kaza sonucu ölüyordu…

“Kader”

Sonrası mı ?

Dr. Royal Rife kimsesiz bir şekilde yokluk ve sefalet içerisinde gözlerden saklanamaya çalıştığı ülkede 83 yaşında ölüyor.

Ne mutlu!

Yeminine sadık kalanlara!

Ne mutlu!

İnsana yapılan hizmetin insanlığı kurtarmış gibi yapılan bir hizmet olduğuna inananlara!

Ne mutlu!

“insanı yaşat ki devlet yaşasın” mottosunu kendisine rehber edinenlere!

Kusurumuz olduysa affola!