“Ateş düştüğü yeri yakar sözü ateşin çıktığı topluluğa bağlıdır. Topluluk, millet olma bilincine ulaşmışsa ateş düştüğü yeri değil tüm milleti yakar.”

Günlerdir çaresiz bir şekilde yazıp yazıp siliyorum…

Ne zaman bilgisayarı açsam haberlerde takılı kalıyorum.

Bir yandan bilgisayardan haber sitelerini, canlı yayınları açarken diğer yandan elbette televizyonu takip ediyorum.

Gündüz insanlığımızı ispat etme derdiyle geçerken yazıyı yazmak maalesef hep gece geç saatlere kalıyor.

Ve maalesef bir türlü yazılmıyor…

Olmuyor…

Tam başlık atıyorum gözlerim hemen son dakikalara takılıyor.

…ufak da olsa bir müjdeli haber arıyorum.

Derken bakıyorum saatler geçmiş fakat bilgisayarın ekranında birkaç kelimeden fazlası yok.

Olanları da zaten siliyorum.

Hani bazen deriz ya “anlatacak kelime bulamıyorum” diye

İşte maalesef tam da bu durumdayım.

Bulamıyorum…

Acıları bir an olsun yazmaktan vazgeçerek başka bir şeyden bahsetmeyi deneyeceğim.

İlçemizdeki hemen hemen her okulda gördüğüm güzelliklerden bahsedeceğim.

Yaraları sarmak adına eşi, dostu, akrabası yaralanmışçasına derman olmaya çalışan ellerden bahsedeceğim.

Sırtına yorganını yüklenip okulların kapısına kadar yürüyerek gelenlerden,

Dört bir yana dağılıp bebek maması, bebek bezi temin etmeye çalışanlardan,

Sokak sokak gezip kapılardan yardım toplayanlardan,

Sabahın ilk saatlerinden itibaren ulaşabildiği her yere ulaşarak yardım ağını genişletmeye çalışanlardan,

Ve…

Ve okullarda adeta kuyruk oluşturup gece yarılarına kadar koli yapmaya çalışan, ürünleri tasnif etmeye çalışan diğer yandan da tırları yükleyen o gençlerimizden.

Elleri ayakları öpülesi gençlerimiz…

Hani “bu gençlik nereye gidiyor” dediğimiz,

“yahu bu nesil çok bozuldu” diyerek haykırdığımız,

“bu gençlikte ne devlet bilinci var ne millet bilinci” diye maalesef uluorta konuştuğumuz gençlik.

Hem vallahi, hem billahi

Ne zaman gitsem her defasında insan seliyle karşılaştım.

Her defasında hiç soğuğa aldırış etmeden, soğuktan donmuş parmaklarıyla kolileri elden ele ulaştırıp kamyonları yüklemeye çalışan gençlerimizle karşılaştım.

Bahsettiğim kişiler, medyada büyük puntolarla yer alan…

…“Z KUŞAĞI”…

Gençler siz var olun!

Siz sağ olun!

Siz hep bir olun!

Duymasın kulaklarınız bizleri.

Her daim sağınıza solunuza bakmadan “ben varım” deyin.

Siz “ben varım” deyin ki devlet arkasına bakıp “kim var” diye bakmasın.

Siz “ben varım” deyin ki bu yaralar tez sarılsın.

Elbette gençlerimizi organize eden öğretmenlerimizi, müdürlerimizi, yerel yönetimlerimizi, STK ve derneklerimizi, ilçe milli eğitim müdürlüğümüzü unutmamak gerekir.

Bazı öğretmenlerimizin, şube müdürlerimizin cenazeleri olmalarına rağmen günlerce oradaydı.

Şahidim!

Hepsine ayrı ayrı teşekkür ederim.

Bu dediklerim ne yalakalık!

Ne yaranmaya çalışmak!

Zira tanıyanlar bilir bu taraklarda bezimin olmadığını.

Bu yüce devlet adına, bu aziz millet adına her kim taşın altına elini koyarsa başım ayaklarının altıdır.

Bilhassa gençlerimiz olmak üzere hepiniz var olun.

“verecek hiçbir şeyim yok deyip satmak için aldığı selpakları getiren çocuk sen de sağ ol”

Bu devlet imkansızlıklar üzerine kuruldu,

İmkansızlıklarla büyüdü

Ve maalesef imkansızlıklarla gelişiyor…

Şu an yaşadığımız…

Her hanede “acı”..

Tek tesellimiz…

“Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır”

Ve bu aziz nesil yüce devletin sancaktarı olacaktır.

Yazımın başında söylemeyi unuttum lütfen kusura bakmayın.

Öncelikle geç yazdığım bu köşe yazısı için sizlerden özür dilemeyi bir borç bilirim.

Gün acıyı iliklerimize kadar yaşama günü.

Gün haklıya hakkını teslim etme günü.

Haksızdan hakkı sorma günü de gelecektir.

Bu ateşi söndürmek için karınca misali çalışan tüm herkese sonsuz şükranlarımı bildiririm.

Ne mutlu “ateş düştüğü yeri yakar” sözünü unutturacak, utandıracak şekilde binbir gayret içerisinde çalışanlara.

Rabbim vefat eden canlarımıza rahmet, yaralılarımıza şifa versin. Bizlere de buralara göç eden kardeşlerimize hizmet etmeyi nasip etsin.

Kusurumuz olduysa affola!