Şarlatan kelimesi Latince "ciarlare", İtalyanca "ciarlatano": abartılı şekilde söylemek, boşboğazlık, karşısındaki kişiyi bastıracak şekilde yüksek sesle konuşmak anlamına gelip Latince "ciarlare" kelimesinden türeyerek dilimize oturmuştur.

Yaklaşık 18.000 makalesi olan ünlü Fransız bilgin Chevalier Louis de Jaucourt şarlatanlar için "Eğitim görmemiş, prensip sahibi olmayan, hiçbir üniversiteden diploma almamış, güya edindikleri sırları her yere ve her şeye uygulayarak tıp ile uğraşan insanlardır' tanımını yapmıştır. Jaucourt, aslında şarlatanlığı diploma ve eğitime bağlasa da şarlatan için en güzel tanımlamayı kanaatimce Volteire yaparak şöyle bahsetmiştir.

"ilk düzenbaz, ilk budalaya rastladığı an şarlatanlık doğmuştur"
...

Ne güzel demiş değil mi?

Demek ki bir şarlatanlığın var olabilmesi iki şeyin var olması yeterli.

Biri düzenbaz!

Diğeri budala!

Bunlardan herhangi birinin eksikliğinde elbette ki şarlatanlık kaybolmaya, kimliğini yitirmeye başlayacaktır.

Her ikisinin var olması mı?

Durum ortada...

...

Peki gel gelelim şarlatanlığın malzemeleri arasında yer alan düzenbaz ve budalaya.

Düzenbaz, TDK'ye göre hile yapan, hile yoluyla aldatan, budala ise kafaca, zekaca geri olan kimse anlamlarına gelmektedirler.

Demek ki bir yerde şarlatanlığın çok olması, orada hem düzenbaz hem de budalaların çokluğuna bağlıdır. Ve biz maalesef hep şarlatanlara odaklanmışız. Hiç birimiz düzenbazlara veya budalalara odaklanmamışız.

Halbuki ilk odaklanılması gereken kişiler, budalalardır.

Eğer budalalara odaklanıp eksikliklerini, eğitimlerini, zayıf yönlerini iyice ortaya çıkaracak çalışmalar yaparsak onları belki bir tık ileri götürerek budalalık evresinden kurtarmış oluruz. Böylece düzenbazların sayısı çok olsa bile kendilerine inandıracakları budalaları bulamayacakları sebebiyle şarlatanlık gibi bir olay ortaya çıkmayacaktır.

Bir de aslında şarlatanlığın üçüncü bir sebebi daha var ki...

En çok onu görmezden geliyoruz.

Sürü "bağışıklığı"...

Bizler, maalesef çoğulculuğa bakıyoruz. Bir olayın yanlışı veya doğrusu o olayda taraf olanların "çokluğunun" gölgesinde kalıyor. Ve böylece budala sayısını her ne kadar azaltsak da şarlatanlık bir kar topu gibi büyüye büyüye tüm toplumu içerisine hapsedebiliyor.

...

Çağımıza geldiğimizde ilerleyen teknoloji ve her eve, her cebe giren akıllı telefonların etkisiyle maalesef "şarlatanlık" geniş bir mecraya hızlı bir şekilde yayılabiliyor. Şu örnekten yola çıkarsak sizler de bu durum hakkında yorum yapabilirsiniz aslında.

Mesela bir medyum yahut büyücü haberi çıkıyor. Altındaki yorumları incelediğimizde yarısı desteklerken yarısı da eleştiriyor. Bu durum bile bizlerin, ne şarlatanlığı, ne düzenbazlığı, ne de budalalığı anlamadığımızı göstermekte.

...

Maalesef her alanda olduğu gibi eğitimde de şarlatanlık bir koltuk kapmış durumda.

Örneğin; bir şeyleri sırf yapmak için yapma geleneği,

Yahut sırf egosunu tatmin edebilmek adına zayıf not verme alışkanlığı

"Neden? Benim dersim ders değil mi" cümlesinin getirdiği kralcılıkla zulmetme hissi,

"Aman neyse şunu böyle yaparsam koltuğumdan olurum, makamımdan olurum" düşüncesiyle haksızlığa karşı susma zulmü,

Her öğrenciye toplu mesaj gönderir gibi

"Çocuğunuz zeki ama biraz daha çalışması lazım" cümleleriyle karşısındakini uyutma alışkanlığı...

Sizce bunlar şarlatanlık değil mi?

...

Peki ne yapmalıyız?

Şarlatanlıktan kurtulabilmek için nasıl mücadele etmeliyiz?

İlk olarak gördüğümüz her bilgiyi, her videoyu, her paylaşımı hemen duygusal olarak tartıp evet veya hayır dememeliyiz.

Önce araştırmalıyız.

Her türlü fanatizmi reddedip ilim ve bilim ışığında kendimizi günden güne geliştirmeliyiz.

Sırf başkalarına iyi görünebilmek adına bir şeylerin içerisinde var olmamalıyız.

Aksi halde bu varoluş şarlatanlığı desteklemek anlamına da gelebilecektir.

Bir topluluğa, bir zümreye dahil olabilmek adına bildiğimiz doğrulardan ve de kendimizden asla taviz vermemeliyiz. (Tabiki gittiğimiz yolun doğruluğuna inanıyorsak.)

Çoğulculuk zihniyetinden ziyade adalet, hak, hukuk, ilim, bilim normlarına göre kararlar vermeliyiz.

Ne mutlu şarlatanlığa kapı aralamayanlara.

Ne mutlu düzenbazların düzenlerini bozanlara.

Ne mutlu budalaların budalalığını görerek budalaları budalalıktan kurtarmak için gayret gösterenlere

Ne mutlu milli duruş, milli görüş düşüncesiyle her türlü şarlatanlığı reddederek vatanını, milletini, devletini, eğitimini, işini, hakkını, hukukunu savunanlara.

Kusurumuz olduysa affola.